şarapla yakınlaşma

Romantik anlarımızın eşlikçisiyle farklı bir deneyim.. farkındalıklı bir lezzet şöleni...

Anadolu’nun toprağı, yağmuru ve güneşiyle beslenip yetişen soylu üzümlerin şarabı Buzbağ ile yaşadık bu deneyimi. ''Efsane Gurmelerini Arıyor’’ projesinin İzmir ayağındaki şanslı katılımcılarındandık eşimle. 17 Mayıs akşamı İzmir'in müthiş manzarası eşliğinde Köşebaşı Restaurant'ta buluştuk şarapseverler ile.

''Şarap içmek sadece fizyolojik bir olay değil, bunun bir de psikolojik tarafı var’’ dedi Kayra Wine Centre Müdürü Cüneyt Uygur.

Gerçekten öyle değil mi..
Kapadokya’da gün batırırken ya da çıtır çıtır yanan şömine başında belki de karların üzerinde titreyerek.. ama en önemlisi yanınızda sevdiklerinizle hangi şarap olursa olsun, daha güzel bir tad bırakmaz mı damaklarımızda.

Buzbağ Marka Müdürü Ahmet Yüce, ''Anadolu özelinde şarap ve yemeğin vazgeçilmez uyumunu sizinle birlikte keşfediyoruz” derken Buzbağ’ın bu toprakların şarabı olduğunu ve 1944'den beri  Elazığ yöresinde yetişen Öküzgözü ve Diyarbakır yöresinde yetişen Boğazkere üzümleriyle Elazığ’da üretildiğini belirtti.

Şarap tadım eğitiminin başında yaptığımız üzüm testi,  dilimizin şekeri, asiditeyi, burukluk veren taneni, acılık veren taneni net olarak olarak ayırmasına yardımcı oldu.
Cüneyt Bey anlattı biz dinledik.. dinlerken baktık renkleri gördük. Sallayıp koklarken üzümün genetiğinden gelen mucizevi meyve kokularını aldık. Tadını damağımızda hissettik.
Şarapla yakınlaştık :)

Anadolu’nun Efsane Mutfağı’nın Efsane Şaraplarla eşleştirilmesi..
 Önümüzde Buzbağ Beyaz, Klasik , Elazığ Öküzgözü, Diyarbakır Boğazkere, Rezerv ve Madre. Yanında da ardı arkasına gelen Köşebaşı'nın müthiş yöresel lezzetleri..
Kapadokya Bölgesi’ndeki mineralli topraklarda yetişen Emir ve Tokat Bölgesi’nde yetişen Narince üzümlerinden üretilen Buzbağ Beyaz ile yaptık başlangıcı. Limon çiçeği, taze sıkılmış greyfurt suyu, kayısı aromaları eşliğinde ferahlatıcı bir lezzet sundu bizlere. Peynir tabağı ile uyumlu bir birliktelikleri oldu. 

Ardından meze olarak gelen Gavurdağı, Toros, Çiğ Köfte ve Abagannuş ile Buzbağ Klasik 2010 servis edildi. En iyi uyumu yakalayabilmek için hem şaraptaki hem de yemekteki temel bileşenleri dikkate almak gerektiğini öğrendim bu etkinlikte. Ana prensip, aralarında denge kurarak yemeğin yada şarabın birbirine ağır basmasını önlemek. Tabii eşleştirme  tadımı yapıyorsanız, her ikisini de aynı anda ağzınıza almanız gerekiyor.

Bazı eşleştirmeler benim için şaşırtıcı ve heyecan verici oldu. Rakı sofralarının vazgeçilmezi çiğ köftenin üzerine bol limon sıkıp, Buzbağ Kırmızı Klasik eşliğinde yediğimde müthiş bir uyuma şahitlik etti damağım. Asitli yemekleri, yüksek asitli şaraplarla eşleştirmek; göz önüne alınması gereken temel kurallardan birisiymiş meğerse.

Ara sıcaklar, Buzbağ Elazığ Öküzgözü ile eşliğinde gelmeye başladı. Aldığım bir yudumda neler hissetmeye başladım böyle. Şaşırıyorum kendime..

Şeker tadı yok, orta asidite ve orta tane yapısıyla oluşturduğu dengeli lezzeti, meyveleri koklama şansı veriyor. Orta ağırlıkta bir şarap kesinlikle..

Bu sebeple Öküzgözü'nün Patlıcan Söğürme, İçli Köfte, Fındık Lahmacun, Peynirli Pide, Humus ve Çöp Şiş gibi orta ağırlıktaki ara sıcaklarla servis edilmesi boşuna değil bence...

Sırada karadut, böğürtlen, karanfil ve tarçın aromaları eşiliğinde kadehimizde duran Buzbağ Diyarbakır Boğazkere var. Tarsusi Kebabın baharatlarıyla, Boğazkere'nin tanenli yapısının uyumu çok iyiydi. Nefis Şaşlık Kebabını da, yine Boğazkere ile eşleştirdik. 

Ve gecenin assolisti.. Buzbağ Rezerv..

O, 15 yıl yıllandırılabilecek bir şarap..

Boğazkere'nin gücü, Öküzgözü'nün özel meyvemsi karakteriyle hayat bulan Buzbağ Rezerv, Terroir felsefesinin yerinde üretim yaklaşımı ile Fransız meşesinden yapılan özel fıçılarda 24 ay dinlendiriliyormuş. Ve içerdiği yüksek tanen sayesinde 15 yıla kadar yıllandırılabilmesi mümkün..

Bu muhteşem lezzeti, Terbiyeli Şiş, Pirzola Kaburga ve Patlıcanlı Kebap eşliğinde deneyimledik. Yoğun yapısı, kırmızı meyveler, tarçın ve meşe aromaları ile özellikle Kaburga ile uyumu süperdi. 

Uluslararası pek çok ödülün sahibi olan Rezerv ile lezzet şölenimiz taçlandı.

Yemeğimizin başında asitli yemekleri, yüksek asitli şaraplarla eşleştirdiğimiz gibi, tatlı şarapları da tatlı yemeklerle eşleştirmemiz gerekiyormuş. 

Gecenin sonunda şeker oranı yüksek Madre şarabıyla ikram edilen incir tatlısı, künefe ve dondurmalı irmik helvasının, birbiriyle olan şaşırtıcı uyuma tanık oldum.

• Yemeğin ağırlığını/yoğunluğunu şarabın tat yoğunluğuyla,
• Asitli yemekleri, yüksek asitli şaraplarla,
• Tatlı yemekleri, tatlı şaraplarla
• Az pişmiş etleri tanenli şaraplarla,
• Tuzlu yemekleri, tatlı ya da yüksek asitli şaraplarla eşleştirmeliyiz.

Bir de kadeh olayı var tabii.
Bu konuda da çok değerli bilgiler edindim.
Kadeh açısı, aromaların ağıza nasıl döküleceğini belirlermiş. Örneğin 6 farklı kadehle sunulan aynı şarabın, 6 farklı şarap gibi algılanması mümkün olabiliyormuş..
Beyaz şarabın üst çapı dar olan küçük kadehlerde içilmesinin sebebi; aroması kırmızı şaraplara göre daha az olmasından kaynaklanıyor. Şarap ile kadeh ağzı arasındaki hacim küçük olursa, asiditeyi, aromayı daha iyi alıyoruz. Ağzının dar olması, tanen içermediğinden oksidasyona açık olan beyaz şarabı bir miktar koruyor.
Kırmızı şarap da, aksine geniş hacimli büyük kadehlerde içilmeli. Geniş yüzey oluşmalı. Tanen içerdiğinden korumaya gerek yok, aksine havalandırılıp oksijenle teması isteniyor. Balon kadehler küçük bir karaf vazifesi görüyor.

Buzbağ Şarapları'nın düzenlediği bu güzel organizasyonda yer almaktan çok keyif aldım. Genellikle rakı sofralarını süsleyen Anadolu'nun yöresel lezzetlerinin, yine Anadolu'dan doğma efsanevi şarabıyla şaşırtan uyumuna tanıklık ettim.

Teşekkürler Buzbağ.. 

Merak edenlere not: Bu yazıda adı geçen tüm yemekleri yedik :)